Ege, boş zamanının çoğunu tek başına geçiren bir çocuk. Okulda genelde yalnız. Sınıf arkadaşlarıyla neredeyse hiç konuşmaz. Bazen bahçede gezer ve top oynayan arkadaşlarını izler. Arkadaşları “gel sen de oyna” demezler. Gerçekte onun orada olduğunu görmezler bile. Ege onlara katılmaya can atar, ancak bunu bir türlü söyleyemez. Gülmelerinden ya da terslemelerinden korkar. Öğle tatilinden sonra sınıfa döner ve arka sıradaki yerine oturur. Öğretmen bir şey soracak diye ödü kopar. Diğer öğrencilerle konuşmaz.

Hangi yaşta veya konumda olursak olalım, utanç bizim için katlanılması en zor duygulardan biridir. Yapılan bir hatadan kaynaklanan suçluluk duygusunun aksine, utanç, kendimize acımamıza yol açan ve asla iyileşmeyecek bir kişilik kusuruna sahip olduğumuzu hissetme duygusudur. Utancı ilk olarak annemiz veya ilk bağlandığımız kişi kimse, onunla deneyimleriz. Bize heyecan veren bir şeyi ona getirdiğimiz zaman bizimle aynı mutluluğu paylaşacağı yerde, çatık kaşlarıyla bakar ve ‘Hayır!’ der. Onun bu beklenmeyen hoşnutsuzluğu, erken yaşlarda onunla aramızdaki bağdan alınan güçlü ve önemli hissetme illüzyonunu paramparça eder. En ufak bir uyarı bile olmaksızın cennetten kovulmuşuzdur ve bunun tek sebebinin kendimiz olduğunu düşünürüz. Kendimizi değersiz hissediyorsak, öyle olduğumuzdandır.”

Sandy Hotchkiss, Narsistik Bir Dünyada Hayatta Kalma Rehberi adlı kitabında, NARSISTIK-BIR-DUNYADA-HAYATTA-KALMA-REHBERInarsistik kişilik bozukluğunun çocukluk çağıyla ilişkisini yukarıdaki cümlelerle anlatıyor. Çocukluk çağında baş etmeyi öğrenemediğimiz utanç duygusunun da narsisizmi beslediğini, ebeveynlerin tutumunun her şeyde olduğu gibi narsisizmin oluşumda da çok etkili olduğunu duymak birçoğumuz için yepyeni bir bilgi. Ebeveynin yatıştırmadığı/yatıştıramadığı utancın verdiği acı hissiyle baş edemeyen çocuk, korunmak için gerçek dünyayla arasına bir duvar örüyor ve o duvarın arkasında “hayali bir benlik” oluşturuyor. Kendini duvarın arkasındaki canavardan korumak için özel, güçlü veya önemli bir kişi olduğunu düşünmeye başlıyor. Özetlemek gerekirse “utanmazlık, vicdansızlık, inkâr, mesafe koyma, suçlama veya öfke” by-pass edilen, acı veren sağlıksız utanç duygusuyla mücadele edilemeyen çocukluk çağında başlıyor.

Pedagojik İşlevli Çocuk Kitaplarına Bakarken 

Peki, utanç ve kaygı gibi sorunları çocuk okur için yazılmış kitaplarla çözebilir miyiz? Çocuklardaki sağlıksız utanç duygusu, yetişkinlere yönelik bir kitabın ya da makalenin konusu olabilir; çocuklar için yazılmış bir öykü kitabının konusu olamaz. Bir öykü kitabının “pedagojik işlevi” de olabilir ancak bir öyküden pedagoji çıkmaz. Yazar bir öyküyü yazarken pedagojik işlevi de olsun diye düşünürse, ortaya çıkan eser sanat olur mu, orası tartışılır. Elbette bir pedagog ya da psikoterapist belli bir sorunu aşmaya çalışırken herhangi bir öyküden yardım alabilir; çocuğun takıldığı ya da özel olarak dikkat ettiği yerleri ipucu olarak değerlendirebilir. Ama tek başına bir öykü kitabı, bir çocuğun sorununu – hem de kendi başına, sadece o kitabı okudu diye – çözemez. Neden utandığını anlamak, bununla mücadele etmek çocuğun tek başına üstesinden gelebileceği bir şey değildir.

Tüm bunları yazdıktan sonra bir kitap tanıtımı yapmak kolay değil. Bunları yazmamızın nedeni Utangaç’ı bir “pedagojik çocuk kitabı” iddiasıyla çıkarmadığımızı anlatmak. Utangaç sade çizimleriyle keşif dünyasının kapılarını aralayan, yalın anlatımıyla çocukları zengin bir düş dünyasına çağıran resimli bir öykü kitabı. Bir çocuk kitabına bakarken yetişkinler farklı şeyler görür (bu da genellikle kitabın işlevselliğidir) ancak çocuk bambaşka şeylere dikkat eder. Utangaç’ı okuyan bir yetişkin “utangaç çocuklar için bir rehber kitap” görürken, çocuk ise imgelerin gücüyle, kuşların “sesiyle”, resimlerin albenisiyle keşfedeceği zengin dünyanın kapılarını aralar. Hiçbir şeyin dünyayı keşfetme ve merak etme güdüsünün önüne geçemeyeceği üzerine yazılmış bir öykü okur. “Peki, neden saklanıyor?”, “Hangi kuş böyle ötüyor?”,  “Bir zürafayla bir kuş gerçekten arkadaş olabilir mi?” vs. türü sorular, bu kitabın küçük okuyucusuyla sağlıklı bir bağ kurduğunun en güzel göstergesi olur. O kapı açılır, kuşun sesinin büyüsüne kapılan minik bedenler bir bir o aralıktan çıkmaya başlar. Biz yetişkinlerin çocuk kitabından beklentisi sihirli bir değnek misali tüm sorunlarımızı çözmesi değil, çocuğumuzun düş dünyasını zenginleştirmesine katkı sağlaması olmalıdır.

UTANGAC

Utangaç çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğine dair şu yazıyı okuyabilirsiniz: http://kuraldisicocuk.com/utangac-cocuklar-hakkinda-bilmeniz-gereken-bircok-sey/