Takip edenlerin fark ettiği üzere Kuraldışı Çocuk olarak Yunan çocuk edebiyatının en güzel kitaplarını sıkı takibe aldık. Yunanistan aklımızda daha çok siyasi çekişmelerimizi, adaları, Akropolis’i ve mutfağıyla yer etmiş olsa da, karşı komşumuzun çocuk yazını da hiç hafife alınacak cinsten değil. (Alfabesi de öyle!) Kitapçı raflarından kütüphanemize taşıdığımız çocuk kitaplarının kayda değer bir kısmının İngilizceden çevrilmesindeki etken olan Anglosakson kültürün farkına varıp, yüzümüzü hiç olmazsa arada sırada başka esintilere çevirme ihtiyacı hissettiğimizde, Yunan edebiyatı sırıtarak bizi bekliyordu. Gelin de düşünmeyin: Kim bilir şu sıralar Çin’de, Çek Cumhuriyeti’nde, İran’da, Hindistan’da neler yazılıyor? Arap çocuklar en çok hangi masalları seviyor? Peru’da bu yıl en çok hangi çocuk kitabı okundu? Küba’nın Charles Dickens’ı kim?
Yunan edebiyatının önemli kalemi Fotini Fragouli’nin Denizdeki Zeytin Ağacı kitabı bizden birkaç kulaç atımı uzaktaki Yunan diyarından geliyor. Bir insanın ağaç sevgisini, ağacın yaşama tutunma çabasını, bir canlının yaşam hakkını; bir çocuğun Ay’la kurduğu özel, özgün ve büyülü ilişkiyi anlatan on kısa öyküden oluşuyor.
Çocuğunuza akşam yatağa girmeden önce veya yağmurlu bir akşamüzeri özene, sevgiye, bağlılığa, sorumluluğa ve azme dair tatlı dilli bir kitap okumak (veya elinizde kendi kitaplarınızla köşelerinize çekilmek) isterseniz Denizdeki Zeytin Ağacı, yaşamın sadeliğini, zenginliğini ve güzelliğini hatırlatacak öykülerle kalbinizde kendine özel bir yer açacak.
Hepimiz, yaşamımızın bir yerinde Fotini Fragouli gibi bir yazar sayesinde yanı başımızda filizlenen fidanları, sokağımızda yaşayan kedileri, evlerimizin tepesinde uçan kuşları sevdik ve merak ettik. Şimdi sıra sizin küçüğünüzde. Okuduğu masalların kapısından girerek kendi masalını ve kendi gerçeğini hayal gücünün sonsuzluğuyla yeniden yaratabilme sırası onda.
David Sobel, Ekofobiyi Aşmak kitabında, çocukların yara sarmak üzerinden değil sevgi üzerinden doğayla bağ kurmasının önemini ve gerekliliğini anlatıyor. Sobel, John Burroughs’dan alıntılayarak “Sevgi olmadan bilgi kalıcı olmaz. Fakat sevgi önce gelirse bilgi kesinlikle arkasında gelecektir” diyor. Çocukların doğa sevgisi, çevre bilinci gelişmiş bireyler olmalarında, uzak coğrafyadaki doğa felaketleri hakkında öğrendiklerinin değil, erken yaşlarda yakın çevrelerindeki bitkilerle, ağaçlarla, canlılarla bizzat kendilerinin kurduğu ilişkinin büyük etkisi olduğuna değiniyor. Üstelik bu ilişki tek bir ağaçla bile olsa… Yani doğa sevgisi tepki üzerinden değil sevgi üzerinden yerleşiyor. Aslında burada yetişkinlerin “görevi” yönlendirmek, yönetmek değil. O sevginin, bağın kendiliğinden oluşmasına bir “destek atmak”.
Bu sevgi bağının kurulmasında çocuğun gerçek yaşamda doğayla kurduğu bağ birincil öneme sahip. Bu bağı, sevgiyi güzel işleyen öyküler, masallar ise önemli bir destek. Denizdeki Zeytin Ağacı, bu sevgiyi inceden işleyen öykü kitaplarının arasında tartışmasız bir yere sahip.