“Gitme vakti

yaz elma çayı tadında

bardak yanımda.”

Zen Bağları sözcüklerle ilgili bir oyun aslında. Bir de bana, kapı komşusunu tanısa da tanımasa da, herkesin birbirine bağlı ve bağımlı olduğunu tatlı dille hatırlatıyor. Dalga olduğumuza inanıyoruz da, aynı zamanda okyanus olduğumuzu kolayca unutuveriyoruz.

Durgunsu, bana hayata dair bir şeyler öğreten çok sayıda insana duyduğum sevgiyle yoğrulmuş bir karakter. Bu insanlardan biri olan kayınpederim To Chi On, sözcük oyunlarına bayılırdı. Birçok dilde okur ve yazar, kimi zaman farklı ses ve anlamlardaki sözcükleri bambaşka bir anlam ima edecek şekilde birleştirirdi. “Hırdavatçı” anlamında “hard ware store” yerine “hard work store” yani “ağır iş dükkânı” deyiverir; “deprem” anlamında “earthquake” diyeceğine, “yer” ve “hızlı” sözcüklerinden “earth quick” sözcüğünü türetiverirdi. Onun “haiku” ve “Hi, Koo!”yu da seveceğinden eminim. (Çevirmenin notu: Bu cümleyi “Merhaba, Ku!” diye çevirmek zorunda olduğumuzdan, bu son derece ince söz oyununu dilimizde karşılayamadık.)

Zen Bağları

Batı’da haiku genellikle ilki beş, ikincisi yedi ve sonuncusu yine beş heceden oluşan (toplam on yedi hece) üç satırlık kısa şiir olarak biliniyor. Japonca ile uyum sağlamak açısından hece sayısının tutturulmasına çalışılıyor. Haiku yazarken söylemek istediğimi en az sözcükle yazmak gibi bir disiplini korumaya çalışıyorum. Her zaman on yedi heceyi tutturamıyorum. Haiku, aslında, Japoncada hokku denilen bentlerin başındaki kısa dizeydi. Haiku sözcüğündeki hai “şaka, neşe ya da olağandışı” anlamına gelir. Ustalıkla yazılmış bir haiku, evrensel bir duygu uyandırır ve dikkatimizi doğaya yöneltir.

Kitaptaki tek kullanımlık bardak fikrinin ilham kaynağı Soen Nakagawa Roshi’dir (1907-1984). Bir keresinde tabak çanağın çok az olduğu bir inziva düzenlemiş, öğrencileri bütün hafta boyunca aynı kâğıt bardakları kullanmışlardı. İnziva bittiğinde, Soen Roshi öğrencilere bardakları atabileceklerini söylemişti. Öğrencilerse, bir haftalık öğrenimleri süresince yanlarından ayırmadıkları bardaklarının, artık kendileri için çok kıymetli olduğunu söyleyerek bunu reddetmişlerdi. Soen Nakagawa’nın gerek eğitimi gerekse sanatı ve şiiri, olağanın içindeki beklenmeyeni ortaya çıkarır. Kendisi, Japon Zen Budizminin Batı’ya iletilmesindeki en önemli figürlerden biridir.

Bu yazı, “Zen Bağları” kitabının sonsözünden alınmıştır. 

https://bit.ly/3wUrA79