Balarılarının soframızdaki yemeğin hazırlığında ne denli emeği olduğunu çoğumuz bilmeyiz. İşte size şaşırtıcı bir gerçek: Meyve ve sebzelerden kabuklu yemişlere yiyeceklerimizin üçte biri arıların çiçekleri tozlaştırması sayesinde oluşur.
O yüzden arı yetiştiricilerinin 2006’da gözlemledikleri tuhaf durum nedeniyle telaşa kapılmış olmaları hiç de şaşırtıcı değildi. O yıl çok sayıda işçi arı, ana arının ve larvaların bulunduğu, bal ve polenle dolu kovanlarını bırakıp kolonilerini terk etti. Onları yuvalarından uzaklaştıran neydi? Bu sorunun yanıtını kimse veremedi. Ama bu arıların ortadan kaybolması ciddi sonuçlar doğurdu; dünyanın her yerinde, yabani ve evcil balarısı kolonileri çöktü.
Neyse ki “koloni çökme bozukluğu” denen bu durum beş yıldır daha az görülüyor. Ama bir de kötü haber var: Arı toplulukları azalmaya devam ediyor. Peki ama neden?
Bilim insanları tarım ilaçları, iklim değişikliği, hastalık ve arıların yaşam alanlarının daralması gibi birden fazla sebep olduğunu düşünüyor. Onlar arı topluluklarının azalmasının olası nedenlerini araştırırken bazı uzmanlar da bitkilerin arılar olmadan da hayatta kalabilmesine yardım etmenin yollarını arıyor. Örneğin Japonya’daki araştırmacılar, yapay tozlaşma yapabilen, böcek boyutlarında robot arılar geliştirdiler. At kılından tüylerle kaplı bu minik robotlar topladıkları polenleri bitkiden bitkiye taşıyabiliyor.
Ne var ki elinizde yapay tozlaşma için kullanabileceğiniz bir robot arı sürüsü olsa bile çiftçilerin sorunları bitmiyor. Çünkü bütün dünyada, her biri kendine özgü bir uçuş biçimine sahip, farklı çiçeklerden polen toplayabilen farklı boyutlarda 20.000 arı türü var. Sözgelimi bombus arıları en iyi yabanmersini ve domatesi, yaprak kesen arılarsa kaba yoncayı tozlaştırır. İşte bu nedenle gerek bilim insanları gerekse arı yetiştiricileri robot yapmakla uğraşmaktansa balarılarını ve diğer doğal tozlaştırıcıları korumanın daha makul olduğunu söylüyorlar.
Arılara nasıl yardım edebiliriz? Öncelikle tarım ilacı kullanılmayan, çiçeklerle bezeli yaşam alanları sunabiliriz. Arı dostu bitkiler kolay yetiştirilir. Bahçenize ya da balkondaki saksılara
arı dostu çeşit çeşit bitki ekebilirsiniz. Birkaç ipucu verelim: Arılar sarı, mavi ve mor çiçekleri tercih eder. Yonca iyi bir seçimdir, ekinezya da öyle. Adaçayı, lavanta, kekik, fesleğen, biberiye, melisa, karahindiba, bakla, acı bakla, hodan, nane, kabak çeşitleri, ayçiçeği, ıhlamur, iğde, kestane, erguvan, yalancı akasya ve püren de arıların sevdiği bitkilerdendir.
Ayrıca balarılarının hakkını savunabilir, yaşam alanlarının korunması ve toplu arı ölümlerine neden olan tarım ilaçlarının yasaklanması için başlatılan kampanyalara destek verebiliriz. Bu konularla ilgili ülkemizdeki Çevre ve Arı Koruma Derneği (ÇARIK), Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı gibi sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını takip edebiliriz.
Ve son olarak tarım ürünlerimizin ve bahçe bitkilerimizin tozlaşması evcil balarılarına bağlı olduğu için en iyisi yerel arı yetiştiricileriyle bağlantı kurup, onlardan bal almaktır. Yerel üreticilerin desteklenmesi hem arıların yararınadır hem de insanların.
BİRAZ DAHA VIZZZZZZZZ
1. Arılar yeryüzünde insanların yiyebileceği bir besin –yani bal– üreten yegâne böcek grubudur!
2. Bir kolonide 20.000 ila 60.000 arı bulunabilir.
3. Kolonideki arılar üç gruba ayrılır:
Ana arı – Her kolonide tek ana arı bulunur. Ana arıya kraliçe de denir ama unvanına aldanmayın, kraliçe aslında koloniyi yönetmez. İşi gücü, yuvanın bir sonraki arı neslini oluşturacak yumurtaları bırakmaktır. Genellikle iki üç yıl yaşar. En meşgul olduğu mevsim yazdır; bu dönemde günde 2500 kadar yumurta bırakabilir. Ayrıca diğer arıların davranışlarını yönlendiren bazı kimyasal maddeler üretir.
İşçiler – Hepsi dişidir. İşçiler temizlikten besin toplamaya yu- vanın her türlü işiyle uğraşır. Dışarıda gördüğümüz arılar çoğunlukla işçilerdir.
Erkekler – Erkek arıların tek amacı ana arıyla çiftleşmektir; başka bir iş yapmazlar ve iğneleri yoktur. Dahası kendi kendilerine beslenemezler. Onları işçi arılar besler. İlkbahar ve yaz aylarında yuvada yüzlerce erkek arı yaşar ama kış gelip de kovan hayatta kalma mücadelesi vermeye başladığında erkekler yuvadan atılır.
4. Bir işçi arının büyümesi yirmi bir gün sürer. Ana arı petek gözüne minicik bir yumurta bırakır. Üç gün içinde yumurtadan larva dediğimiz kurtçuk çıkar. İşçi arılar larvayı besler ve larva her geçen gün biraz daha büyür, sonunda petek gözüne zar zor sığar hale gelir. Sekizinci gün larva etrafına bir koza örer. Kozanın içinde larvadan bir pupa gelişir. Pupa, kurtçuktan çok böceğe benzemeye başlar. Gözler, bacaklar ve kanatlar meydana gelir. Yirmi birinci gün kozasını parçalar ve petek gözünü kemirerek dışarı çıkar. Böylece yeni bir işçi arı dünyaya gelir.
5. Bir balarısının koku alma duyusu o kadar keskindir ki bilim insanları onları bomba, ceset ve başka özel kokuları alabilecek şekilde eğitebilir.
6.Tarlacı arılar genellikle belli bir şey toplama konusunda uzmanlaşır. Bazıları nektar, bazıları polen, bazılarıysa su ya da propolis toplar. Yapışkan, bitkisel özsuyu olan propolis yuvadaki onarım işlerinde kullanılır. Tarlacı arıların %3’ünden azı karma yük taşır.
7.Balarıları nektar ve polenle ilgili bilgiyi kovandaki arkadaşlarına dans ederek aktarır. İki çeşit arı dansı vardır:
Çember dansında arı önce bir yönde, sonra diğer yönde çember çizerek dans eder. Besin kaynağı kovana yakınsa arılar bu dansı yapar. Besin çok yakında olduğu için dans çiçeğin tam yerini göstermez. O nedenle tarlacı arılar kovandan çıkınca dört bir yana dağılıp çiçeği arar. Sallantı dansı, diğer adıyla sekiz dansı daha karmaşıktır. Arı önce karnını sağa sola sallayarak düz bir çizgi boyunca koşturur. Sonra bir tarafa dönüp yarım daire çizerek başlangıç noktasına gelir. Yeniden karnını hızlı hızlı sallayarak aynı düz çizgi boyunca ilerler ve bu kez ters tarafa dönerek yarım daire çizer. Yani sekiz şekli çizmiş olur. Bu dansı izleyen arılar çiçeklerin nerede olduğunu ve kovana olan uzaklığını öğrenir. Nasıl mı? Arının karnını sallayarak yürüdüğü düz çizginin uzunluğu, besinle kovan arasındaki mesafeyi, petek üzerindeki dansın güneşe göre açısıysa besinin yönünü gösterir. Sallanma hareketinin şiddeti besin kaynağının niteliği hakkında fikir verir. Arının karnını cansız ve yavaş sallaması besin kalitesinin düşük olduğunu gösterir ve genellikle daha az sayıda tarlacı arıyı çeker. Buna karşılık arının karnını daha canlı ve şevkli sallaması yüzlerce işçiyi besin kaynağına yönlendirebilir.
8. Türkiye Tarım Bakanlığı’nın 2020 yılı verilerine göre dünyanın ikinci en büyük bal üreticisi olan Türkiye’de 80.675 arı yetiştiricisi sekiz milyon civarında koloniyle ilgileniyor.
İNTERNETTEKİ ARI VIZILTILARI
Arılar ve Türkiye’deki arı yetiştiriciliğiyle ilgili uzun bir belgesel izlemek isterseniz: https://www.youtube.com/watch?v=uQQLfIT7r8I&ab_channel=TRTBelgesel https://www.youtube.com/watch?v=Na4MQStxEWc&ab_channel=TRTBelgesel
Bu yazı, “Balarısı” kitabının sonsözünden alınmıştır. Bazı bilgiler yerelleştirilmiştir. https://bit.ly/3apdwLz