Başlıktaki soruyu tekrarlayalım: Bir hikâye sözcükler olmadan anlatılabilir mi? Julie Völk’ün Sımsıcak bir yeni yıl akşamı adlı eseri, bu soruya güçlü bir yanıt veriyor. Okuyucuyu görsellerin rehberliğinde bir yolculuğa çıkaran bu kitap, yeni yıl atmosferini alışılmış parlak ışıklar ve neşeli sahnelerle değil, sessizliğin derinliğiyle keşfetmemizi sağlıyor.
Sessiz ya da sözsüz kitaplar, okuyucuyu edilgen bir takipçi olmaktan çıkarıp aktif bir yorumcuya dönüştürür. Sımsıcak bir yeni yıl akşamı da, belirli bir duygu ya da düşünceyi dikte etmek yerine, sayfalardaki ayrıntıları yorumlama özgürlüğünü okuruna bırakıyor. Uzayan bir gölge, bir pencere ardındaki siluet ya da karanlıkta beliren bir ışık hüzmesi… Her sahne, okurun kendi anıları ve duygularıyla tamamlayacağı bir boşluk bırakıyor. Kitap, nostalji ve umut arasında gidip gelen bir yılbaşı anlatısıyla bizi baş başa bırakıyor.
Völk’ün görsel anlatımı, yılbaşı temalı bir kitabın klişelere saplanmadan nasıl atmosfer yaratabileceğini gösteriyor. Pastel tonlardan keskin kontrastlara uzanan renk paleti, kitabın duygusal ritmini belirliyor. Bir sahnede sıcak bir sokak lambasının ışığına yakınlaşırken, diğerinde soğuk bir kış gecesinin içine çekiliyoruz.

Karlı bir kış akşamı içimizi ısıtan bir ışık…
Özellikle ışığın kullanımı, kitabın en etkileyici unsurlarından. Karlı bir sokağa sızan soluk ışık, sabaha karşı beliren ilk gün ışığı, karanlıkla aydınlığın iç içe geçtiği anlar… Völk, sözcükler olmadan duygulara dokunabileceğini tüm maharetiyle gösteriyor.
Sessizliğin müziği
Sessizlik, bu kitabın temel anlatı unsuru. Metinsiz bir öykü, okuyucunun sesleri kendi zihninde yaratmasına alan açıyor. Aslında, metni olmayan kitaplar için kullandığımız “sessiz kitap” tanımı, insanı başka bir tanım bulmaya zorlamıyor değil. Çünkü Völk’ün sözcükleri yok belki, ama anlatısı kesinlikle sesli. Çizimleriyle yarattığı canlı atmosfer sayesinde, her okur kendi seslerini yaratma imkânı buluyor. Her birimizin zihnine hikâyeyi canlandıran sesler üşüşüyor: kar üzerinde ilerleyen bir kızağın hafif hışırtısı, bir masa etrafındaki neşeli sohbetlerin mırıltısı, kapağı açılan bir şişenin tok sesi, birbirine değen tabak çanakların şıkırtısı, karda pıtır pıtır yürüyen bir kedinin pati sesleri, hatta bir eşeğin sırtında huzurla uyuyan dostların horultusu… Bu sesler, kitabın sayfaları arasında dolaşırken zihnimizde canlanıyor ve her bir okur için farklı bir senfoni yaratıyor. Sessizliğin içinde, kendi hikâyemizin seslerini buluyoruz.

Sizin zihninizde hangi sesler canlandı?
Kitap, yeni yıl gecesinin yalnızca coşkusunu değil, aynı zamanda içe dönük yönlerini de ortaya koyuyor. Kahkahaların, müziğin ve kalabalığın ötesinde, yeni yıl bazen geçmişi hatırlamak, eksikleri hissetmek ve yeni başlangıçlara dair sessiz bir beklenti içinde olmak demektir belki de. Völk, bu duyguları çizimleriyle öyle incelikle işliyor ki, her bir sayfa, okuru kendi içsel yolculuğuna davet ediyor.
Julie Völk, çocuklar için görsel bir keşif ve hayal gücünü harekete geçiren bir oyun alanı yaratırken, yetişkinlere de bir zaman makinesi hediye ediyor sanki. Sessizliğin içindeki hikâyelere bakarken, biz de çocukluğumuzun kış gecelerine nostaljik bir yolculuğa çıkıyoruz.
Sımsıcak bir yeni yıl akşamı, yılbaşına dair sıradan bir anlatı sunmuyor. Bilindik ışıkların, süslerin ve gürültünün dışına çıkarak, yeni yılın sessizliğini ve anlamını arayanlar için bir pencere açıyor. Kutlama, bazen bir kalabalığın içinde olmak değil, sessizce geçmişi ve geleceği düşünmek ya da en yakınlarımızla küçücük bir evde sımsıcak bir gece geçirmektir belki de…
Sımsıcak bir yeni yıl akşamı | Tüm iyi kitapçılarda ve internet sitemizde