Evdeki fon müziğiniz bir süredir belli. Çocuklar arkadaşlarıyla odaya kapanıp kendilerine şarkı seçiyorlar. Arabanızla her gün okula giderken daha kapılar kapanmadan bir istekleri var: “Müzik!” Müzikten kasıtlarının ne olduğunu biliyorsunuz. Motoru çalıştırıyorsunuz, CD Player’ı açıyorsunuz ve kabin bir anda o yüzlerce kez dinlediğiniz melodilerle doluyor: “Dinozor mu, dinozor mu, bilemedim!” Belki de sıra “Bugün, bugün, neşeli bir gün…” nakaratındadır. Bu şarkılar Şudabap adlı grubun “Bilmiş Çocuğun Şarkıları” albümünde yer alıyor. Yavrunuz bu şarkıları çok sevdi ve her fırsatta dinliyor. Ama daha önce dişinizi sıkarak bitmesini beklediğiniz çocuk şarkılarından farklı olarak, duyduklarınız sizin de dilinize takıldı ve onları çok sevdiniz. Kendinizi baterinin ritmine, gitarın sololarına, flüte, mızıkaya, akordeona kaptırıyor; spor yaparken “Bomba yapan Bay Bilgin, sen hiç çocuk oldun mu?” diye mırıldanıyorsunuz. Çocuğunuzsa bir şeyleri şarkıya dökmenin büyüsünü keşfettiğinden bu yana evin içinde şakıyor, kendi besteleriyle daha fazla vakit geçiriyor.
Şudabap, çocukları ve ebeveynlerini işte böyle etkiliyor. Bu az bulunur özenle karşılaşınca çocukların dünyasına bu incelikte yaklaşan yönetmenlerin, müzisyenlerin, edebiyatçıların sayısının arttığı bir dünyayı düşünmemek elde olmuyor haliyle. Lafı çok uzatmadan bu eşsiz grubu bir de kendilerinden dinleyelim.
Şudabap Çocuk fikri nasıl doğdu, ekip nasıl bir araya geldi, kimlerden oluşuyor?
Halkevleri Yaz Okulu’nda çocuklarla çalışma yaparken mevcut çocuk şarkılarının yetersizliği bizi rahatsız etti, ufak denemeler ve çocuklara sormalarla başlayan süreç bizi bir albüm yapmaya itti: ‘Bilmiş Çocuğun Şarkıları’. Sonra şarkıları yaygınlaştırmak için okullara gitmeye ve sonra da konserler yapmaya başladık. Şubadap Çocuk ekibi, Praksis Müzik Kolektifi’nin bir parçası. Temelde bir karşı-hegemonya çalışması olarak görülmeli. Praksis’i olabildiğince isim özdeşleşmelerinden uzak tutmak istiyoruz. Şubadap da öyle. Bir taraftan da çokça değişiklik oluyor grupta. Önemli olan meselenin mantığı ve bunun yaygınlaştırılması. Onun için isimler meselesini pas geçiyoruz 🙂
Albüme katkıda bulunan müzisyenleri tanıyabilir miyiz? (Bu albüm dışındaki müzik hayatlarında neler yapıyorlar, aralarında anne baba olanlar var mı vs?)
Albüm tam bir kolektif çalışmanın ürünü. Süreçte beste ve icra bölümlerinde müzisyenlerin önemli bir emeği var elbette ama şarkıların yaratım süreci ve tartışmalarında tiyatrocu, sosyolog, psikolog, öğretmen, anne-baba pek çok insanın emeği geçiyor. Müzisyenlerin hepsi yalnızca müzikle ilgileniyor, içinde henüz anne-baba yok 🙂
Solist çocuklar ve korodokiler kimler? Bu müthiş sesler nasıl seçildi, nasıl bulundu?
Onlarca mahallede çocuklarla müzik temelli çalışmalar yürüttük. Dinlediğiniz çocuklar bu müzik çalışmalarının içinden çıktı. Bazılarıyla çalgı çalışmalarımız devam ediyor. Hatta Şubadap şarkısını söyleyen kız çocuğu büyüdü ve Şubadap Orkestra ile sahneye çıktı, yan flüt çaldı. Bu ayrı bir mutluluk tabii bizim için de. Solistlik türünden bir kavram hiç kullanmadık. Daha çok tüm çocukları çalışmaya kabul etmek şeklinde ilerledik. Tüm çocuklar kayıt süreçlerine katıldılar, çünkü bu hepsi için çok önemli bir deneyim, kayıttan sonraki düzenleme bölümlerinde seçmeleri yaptık.
Bizim yıllarca çocuk şarkılarından anladığımız TRT çocuk korosuydu. Şimdilerde de tek bir yamaha orgla veya bilgisayarla kotarılan özensiz şarkılara maruz kalıyor çocukların kulakları.Sizin çocuk kulağına böylesi bir saygıyla yaklaşan bir albümle çıkagelmenizin motivasyonu neydi?
Devrimci bir müzik kolektifiyiz. Başka bir dünya için yaptığımız her şey elbette o başka dünyanın izlerini taşıyor. Öte taraftan yeni bir çocukluk kültürü var artık. Özellikle çocuk edebiyatının nitelikli yazarlarında bunu dil olarak da biçim olarak da görüyoruz. Aslında dil olarak feyiz noktası bu oldu. Biçim olaraksa çocukların güncel dinleme alışkanlıklarıyla bizim yapmayı sevdiğimiz tarz arasında bir nokta yakaladık. Tür olarak çeşitliliği yakalamaya çalışıyoruz. Halk Müziği formundan Reggae’ye, Rap müzikten Rock’a kadar geniş bir alanda şarkılar üretiyoruz.
Dünyada çocuklara sizin sözlerinizin, bestelerinizin ve enstrümanlarınızın inceliğinde yaklaşan başka gruplar var mı?
Elbette var. Bir kısmından bazı bazı feyizlendiğimizi de ifade etmemiz gerekiyor. Özellikle İspanyolca’da çok değerli üretimler var.
Şudabap ne demek peki?
Şubadap, kafadan attığımız bir kelime. Sonradan çok soru gelince bununla ilgili şöyle bir şey uydurduk: Soru sormak, sorgulamak demek; hele de doğru soruları soruyorsa ne güzel. Mesela “Gökyüzü Kimin?” gibi…
Anne babaları fazlasıyla heyecanlandırdığınız ortada. Çocukların tepkileri nasıl, konserlerde yüz yüze geldiğiniz anlarla ilgili anlatmak istediğiniz bir şeyler var mı?
Şubadap konserleri oldukça etkileşimli geçiyor. Daha çok sorular, özgür cevaplar ve şarkı şeklinde ilerliyor. Şarkılarda, şarkıyı bilmeyen çocukların da dahil olabileceği bazı bölümleri sıkça tekrar ediyoruz. Böylelikle birkaç şarkı sonra güçlü bir bağ ortaya çıkıyor. Konserlerin çıkışında da elimizden geldiğince çocuklara şarkılarla ilgili fikirlerini soruyoruz. Şöyle şeyler oluyor, mesela annesi “hadi gidelim” diye bastırıyor, çocuk daha önce konseri bir kere daha izlemiş giderayak şöyle diyor “Hadiii yeter artık, ayıyı çal, gitcez”. Bazı okul konserlerimizden önce okuldaki duyarlı öğretmenler şarkıları bi dolaştırıyorlar. Öyle olunca Metallica konseri gibi oluyor. Bir de bizim en çok dikkat kesildiğimiz bölümlerden biri “gökyüzü kimin”, “ağaçlar kimin” sorularının cevaplarını beklerken.
“Allahın”, “Atatürk’ün”, “belediyenin”, “Almanya’nın” pek çeşitli cevaplar geliyor. Gelen cevaplar tesadüften ziyade o bölgenin sosyolojisi oluyor genelde.
Çekirdek Sanat Evi kayıtlarındaki Fikret Kızılok’un çocuk şarkılarından yıllar sonra Şudabap… O yüzden çok kıymetlisiniz. Sonraki şarkılarınızı iple çekiyoruz. Yeni fikirler var mı? Yeni albüm yolda mı? Konser takviminiz belli mi?
Çok teşekkürler. Aslında bizim sırtımızı yasladığımız iki tane değerli çalışma var, onları da buradan analım. İlki Terzi Fikri’lerin Fatsa’sının çocuk korosu. Çok yol açıcı bir albümleri de vardır, bilirsiniz. İkincisi de şu an KHK ile kapatılan MKM (Mezopotamya Kültür Merkezi) Çocuk Korosu. Şubadap’ın şimdiye dek 3 albümü var. Sohbet ettiğimiz ebeveynler de acilen albüm istiyor çünkü arabalarda evlerde bir şubadap istilasından bahsediyorlar, en azından yeni şarkılar olsa, deyip hep birlikte gülüşüyoruz 🙂 Burdan müjdeyi verelim o vakit 🙂 Eylül ayının ortasına yeni bir albüm çıkarmak için çalışmalara başladık. Bu yıl Ekim’den itibaren büyük bir Türkiye turnesi yapmak istiyoruz. Ülkenin her tarafında okullar, mahalleler, köyler… Bu anlamda davetlere açık olduğumuzu da buradan belirtelim.
Bizim için bir dostumuza alınacak en güzel hediye sizin albümünüz ama biliyoruz ki sizin şarkılarınızı ücretsiz de dinleyebiliyoruz. Bu paylaşımın sizin için anlamını sorsak?
Şubadap albümlerini satmıyoruz” sözünün özünde iki kavram yatıyor. Biri #halksponsorluğu, yani bu albümlerin üretilmesindeki kaynak yaratma yöntemimiz. Açık çağrılarla ve eş-dost katkılarıyla, herhangi bir firma, kurum vb. sponsor kabul etmeden hareket etmeye çalışıyoruz. Özkaynak ile hareket etmenin, fonlardan ve sponsorlardan uzak durmanın başka bir kültür yaratmak için oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. İkinci kavramımız #copyLeft. Bildiğiniz gibi müziğin görünür kısmının büyük bölümü endüstri ile ilişkili. Yani albüm çıkarmaktaki temel maksat para kazanmak haline gelmiş durumda. Üstüne üstlük sanatçıların büyük bölümünün de bundan para kazandığı filan da yok. CopyRight yazıyorlar üzerine, tüm hakları falanca şirkete aittir diyorlar. Mesela düşünsenize Nazım Hikmet’in şiirlerini kullanmak için falanca bankadan izin almak zorundasın. Bankalar düzenine karşı gelen Nazım’ın şiirleri bankanın nasıl oluyor? Bu düzende oluyor işte! Moral bozacak değiliz, çünkü moral bozmak suçtur, başka bir formülü var; tüm hakları halka aittir, ticarileştirilemez; yani #copyleft. Bizim Şubadap albümleri için geçerli durum şöyle: “Tüm hakları çocuklara aittir”.
Bu şarkıların dünyasına girmek isteyenler hemen şimdi başlayabilir. Sesi açmayı ve sevdiklerinize dinletmeyi unutmayın.