Bu kitabın adı “Okyanuslar”. “Biz okyanus kıyısında değiliz ki, bize ne!” demeyin. Bugünkü Akdeniz çok eskiden var olan Tetis isimli bir okyanusun, Karadeniz ise onun bir kolu olan Paratetis’in günümüzdeki kalıntıları. Yeryüzünün şekillenmesinde, dolayısıyla denizlerin ortaya çıkmasında okyanusların oluşum süreçlerinin önemi büyük. Bu kitabı okuduğunuzda, tüm bu süreçleri keyifle öğreneceksiniz.

Denizler, okyanusların birer uzantısı. Okyanuslarda neler oluyorsa, denizlerde de daha küçük ölçekte benzer şeyler oluyor. Yaşayan canlılar arasında büyük benzerlikler var. Birçok canlı türünü hem Atlas Okyanusu’nda hem de Ege ve Marmara denizleri ile Akdeniz ve Karadeniz’de görmek mümkün. Çünkü Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi ve Karadeniz; İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Cebelitarık Boğazı yoluyla Atlas Okyanusu’na bağlanıyor. Bazı deniz canlıları da denizler ve okyanuslar arasında düzenli olarak geziyor. Örneğin mavi yüzgeçli ton balığı Atlas Okyanusu’nda yaşıyor; tabii Akdeniz’de de… Ama bilinen iki üreme alanından en önemlisi Akdeniz. Yani, Atlas Okyanusu’nda yüzen mavi yüzgeçli ton balıklarının önemli bir kısmı Akdeniz’de dünyaya geliyor.

Hubert Reeves Anlatıyor: Okyanuslar

Okyanuslar ve denizleri incelerken, kıyı bölgesini göz ardı edemeyiz. Kıyı, hem sığ su kesimini hem de deniz ve okyanuslara komşu olan kara bölgesini içeriyor. Kıyılar da okyanuslar ve denizlerin etkisi altında meydana gelen yaşam alanları. Sadece kıyılarda yaşayabilen canlı türleri var. Yaşamak için kıyının hem suyuna hem de kara bölgesine ihtiyaç duyan Akdeniz fokunun günümüzdeki en önemli iki yaşam alanından birisi Batı Sahra kıyıları, diğeri ise Türkiye ve Yunanistan kıyıları.

Yırtıcı kuşlardan ada doğanı da Akdeniz ülkelerinin kıyılarında ürüyor. Kışı ise Madagaskar Adası ve Tanzanya’nın Hint Okyanusu kıyılarında geçiriyor. Hint Okyanusu’nda yaşayan birçok canlı türü de son yıllarda, insan eliyle açılmış Süveyş Kanalı yoluyla, Akdeniz’de görülür oldu. Okyanusların hepsi birbiriyle bağlantılı; denizler de okyanuslarla…

Uzun yıllar önce, gençlik zamanlarımda, İzmir’in Foça ilçesinde Akdeniz fokunun ve onların yaşam alanı olan kıyıların korunması için başlatılan bir projede çalışıyordum. Belli aralıklarla adalarda ve ana karada belirlediğimiz noktalara giderek gözlem yapıyor, bölgede yaşayan Akdeniz foklarını ve kuş türlerini belirlemeye çalışıyorduk. İlk gözlemlerimde fokları göremeden, canım sıkılmış olarak geri döndüğümü
hatırlıyorum. Bir gün, Orak Adası’nın deniz ve rüzgâr tarafından şekillendirilmiş Siren Kayalıkları’ndaki bir gözlem noktasında oturmuş, yorgun gözlerimle boş denize bakıyordum. Birden karşımdaki kule biçimli kayanın üzerine siyah sırtlı, küçük bir yırtıcı kuşun konduğunu fark ettim. Gözlerime inanamadım. Karşımda daha önce Foça’da görmediğimiz bir ada doğanı duruyordu. Daha şaşkınlığım geçmeden, birkaç saniye kadar sonra aşağıdan, denizden gelen sert bir soluk sesiyle irkildim. Gözlerimi denize doğru çevirdiğimde, tam altımda dişi bir Akdeniz fokunun nefeslendiğini gördüm. Aradan geçen yıllar boyunca birçok kez Akdeniz foku ve ada doğanı gördüm. Ama o ilk gün hafızama derin bir şekilde kazındı. Ne zaman hatırlasam içim sevinçle doluyor.

Hubert Reeves Anlatıyor: Okyanuslar

Siz de kıyıya gidin. Etrafınızdaki muhteşem canlıları ve jeolojik oluşumları izleyerek yürüyün. Henüz bilmiyorsanız, yüzme öğrenin. Bir maske, şnorkel ve bir çift palet edinin. Sualtındaki canlıları izleyin. Orada hem Atlas Okyanusu’nu hem Hint Okyanusu’nu hem de Akdeniz’i, Ege Denizi’ni, Marmara Denizi’ni ya da Karadeniz’i göreceksiniz. Bırakın deniz sizi şaşırtsın, içinizi sevinçle doldursun.

 

Yalçın Savaş
Sualtı Araştırmaları Derneği
Akdeniz Foku Araştırma Grubu (SAD – AFAG)

 

Bu yazı, “Hubert Reeves Anlatıyor: Okyanuslar” kitabının önsözünden alınmıştır. 

https://bit.ly/39usr4D