Bahçenize bir bitki ektiğinizde, köklerinin boyunu ölçmek için onu her gün topraktan ayırmamak daha hayırlı olur. Gelişiminin bir kısmı, sessiz sedasız, toprağın altında gerçekleşir. Bir goncayı da zorla açtıramayız ama onun kendi ritminde yavaş yavaş açışını hayranlık ve memnuniyetle izleriz.
Tohum neye dönüşmesi gerektiğini bilir. Bir gülün dikenlerini koparıp taç yapraklarını boyayarık onu asla papatyaya çeviremeyiz. Papatya gülden daha mı güzeldir? Meşe çamdan daha mı iyidir? Tohumlar bize emanettir.
Bizim görevimiz, ona ihtiyacı olan en gübreyi, besini vererek, yeni filizin çevresini çubuklarla destekleyerek, tepkilerini ölçüp neye ihtiyacı olduğunu bularak büyümesini sağlamaktır. Daha fazla güneşe mi ihtiyacı var, yoksa aksine gölgeye mi almak lâzım? Sık sık sulamalı mı, yoksa toprağının kuru olmasını mı ister? Deneyimli bir bahçıvan şu ya da bu türdeki bitkilerin gereksinimleri hakkında teorik bilgilere sahip olabilir ama ona neye gereksinim duyduğunu, kendisine neyin yarayıp neyin yaramadığını söyleyen bizzat bitkidir. Kendini çeşitli yollarla ifade eder: solar veya açar; yaprakları sararır ya da yeşerir; çiçek ve meyve verir.
Çocuklarımız gösterebilecekleri gelişimi göstermiyorsa, gerektiği gibi yemiyorsa, iyi uyumuyorsa, okulda başarısızsa, bu onların kötü olduğunun değil yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun göstergesidir.
Bu bize “Eksikliğini duyduğum bir şeyler var” ya da “İyi değilim” demelerinin bir yoludur. Henüz bize kelimelerle “Yakınlığa ihtiyacım var” ya da “Kavga ettiğiniz zaman korkuyorum”, “Elime koluma hâkim olamıyorum” demeyi bilmez. Ne “Vücudum kasılıyor” diyebilir, ne de “Sindirim sistemim bir bakteri ordusu tarafından kuşatılmış durumda” diyebilir. Onun yerine “Anne!” diye seslenip, “Korkuyorum!”, “Bunu yapamıyorum”, “Şeker istiyorum!” ya da “Börek veya pilav yerim, başka bir şey yemem” diyecektir.
Gönderdiği mesajların şifrelerini çözmek ve gereksinimlerini belirlemek bize düşer.
Çünkü biz yetişkinler çocuklarımızda olmayan derinlemesine düşünme yeteneğine sahibiz; yeter ki sağduyumuzu elden bırakmayalım. Varsayımlar üretiriz, çıkarımlarda bulunuruz, çözümleriz. O halde gelin birlikte çözümleyelim.
Sabrımı Zorluyorsun, Isabelle Filliozat
Kuraldışı Yayıncılık, 2016