İyi çocuk kitabı, yeryüzünün şeffaf ve gerçek dünyasına aydınlık pencereler açar. Kalbinin bir köşesinde tuttuğun o kitapları bir düşün. Sen, o kitaplardan açılan pencereler yardımıyla, “yaşamın gizlediği güzelliklerle” tanıştın; bütün karmaşıklığı, sadeliği, evrenselliğiyle insanı ve doğayı anladın. Kalbin ve aklın sağgörü kazandı.
Bugün de hazine bulmuşçasına evine götürdüğün o kitabı çocuğuna okumanı sağlayan şey aynı: içindeki çocukla iletişimini sürdüren bir yetişkin. Yetişkinlerin unuttuğu çocuk ruhunu, dilini, duygularını, düşünme biçimini anımsayan bir yazar… “Görmüş geçirmiş” ancak özüne küsmemiş bir yaşı büyükle; henüz yolun başındaki şaşkın, meraklı, heyecanlı, delidolu, ışıltılı bir yaşı küçüğün muhteşem iletişimi, oyunu…
Çocuk kitabı, çocuğun aileden gördüğü sevgiye eşlik eden en güzel araçlardan biridir. Kitaptan bir el uzanır ve bizi bir düşe, bir oyuna çağırır. Ve muhteşem dostluk o an başlar… Hayal gücünün sınırsızlığında süregiden bir dostluk.
20. yüzyılın Andersen’i olarak ün salmış Yunan yazar Eugene Trivizas, hayal gücünün yaratıcılık üzerindeki etkisine ilişkin bir konuşmasında şöyle diyor; “Atina’da, kitap kahramanlarımdan oluşan bir sergi hazırladık ve kahramanlardan ‘Görünmez Yeşil Kanguru’nun sergilendiği kapalı camekânın önüne ‘Görünmez Yeşil Kanguru. Dokunmayın!’ yazdık. Yazıyı gören çocukların çok eğlendiğini gözlemledim. Ancak birkaç yetişkin, yanıma gelip ‘Bu nasıl bir şey, Bay Trivizas. Görünmez Yeşil Kanguru nerede!!’ dedi. Kuşkusuz, Trivizas’ın en çok şaşırdığı şey, büyüdükçe yiten hayal gücü.
Yazar Paul Hazard, çocuk kitapları için, sınırları ve yabancı dilleri aşan “Evrensel Çocuk Cumhuriyeti” tanımını kullanıyor. Bize de dünyanın en güzel cumhuriyetinin bir parçası olmaktan büyük keyif aldığımızı söylemek düşüyor. Kitap okumanın bir tüketim biçimi değil bir insan hakkı ve dolayısıyla bir çocuk hakkı olduğunu aklımızın bir köşesinde tutarak.