14-14, tarihi yalnızca bir ders olarak değil, yaşanmış bir gerçeklik olarak sunan, edebi ve duygusal açıdan zengin bir eser. Silène Edgar ve Paul Beorn, zamanın yalnızca bir illüzyon olduğu fikrini başarıyla işleyerek, okuru geçmişle bugün arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Bu kitap, gençler için olduğu kadar, yetişkinler için de unutulmaz bir okuma deneyimi vaat ediyor.
Zamanın ötesinde bir dostluk: 14-14
Bazı hikâyeler vardır, yalnızca bir döneme ait olmaz; zamana meydan okur, yüzyılları aşar. Silène Edgar ve Paul Beorn’un birlikte kaleme aldığı 14-14 de tam olarak böyle bir eser. İki farklı yüzyılda yaşayan iki çocuğun sıra dışı dostluğunu anlatan bu roman, gençlik edebiyatının samimi diliyle tarihin ağırlığını ustalıkla harmanlıyor. Fantastik bir dokunuşla şekillenen hikâye, geçmişle bugün arasında köprüler kurarak okuru zamanın ötesinde bir yolculuğa davet ediyor.
Zamanda yolculuk: iki çocuk, iki yüzyıl
Romanın merkezinde, tam yüz yıl arayla yaşayan iki genç var: biri 2014’teki Adrien, diğeri ise 1914’teki Hadrien. Aynı kasabada yaşıyor olsalar da, onları ayıran sadece zaman değil. Hayattan beklentileri, bakış açıları ve içinde bulundukları toplumsal koşullar da birbirinden oldukça farklı. Ancak beklenmedik bir şekilde, gizemli bir posta kutusu sayesinde mektuplaşmaya başlıyorlar. Bu sıra dışı iletişim, sadece bir dostluk değil, aynı zamanda iki farklı dünya arasında bir köprü kuruyor.
Edgar ve Beorn, bu fantastik unsuru öyle doğal bir şekilde işliyor ki, okur hiç sorgulamadan kendini hikâyenin içinde buluyor. Adrien’ın günümüz dünyasındaki okul stresi, arkadaşlık ilişkileri ve ilk aşk gibi sıradan ama bir o kadar da evrensel meseleleri, Hadrien’ın Birinci Dünya Savaşı’nın eşiğindeki belirsizliklerle dolu hayatıyla yan yana geliyor. İki çocuk, birbirlerine yazdıkları mektuplarla sadece kendi dünyalarını değil, birbirlerinin hayatlarını da değiştiriyor.
14-14, gençlik edebiyatının en güçlü temalarından biri olan “büyüme”yi merkezine alıyor. Adrien ve Hadrien, kendi dönemlerinin zorluklarıyla başa çıkmaya çalışırken, aslında yetişkinliğe adım atmanın evrensel sancılarını yaşıyorlar. Ancak Hadrien’ın hikâyesi, savaşın gölgesinde daha da derinleşiyor. Birinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı o karanlık günlerde, genç bir çocuğun yaşadığı korku, umut ve çaresizlik, romanın en dokunaklı yanlarından biri haline geliyor.
Yazarlar, savaşı yalnızca tarihsel bir arka plan olarak kullanmıyor; Hadrien’ın gözünden, o dönemin bireysel trajedileri de incelikle işleniyor. Cepheye giden gençler, geride kalan aileler ve yaklaşan yıkımın ağırlığı, mektuplar aracılığıyla okura ulaşıyor.

2014’te yaşayan Adrien’ın 1914’te yaşayan Hadrien’a yolladığı son mektup…
14-14, yalnızca bir gençlik romanı değil; aynı zamanda zamansız ve evrensel bir hikâye. Savaş, aile baskısı, kimlik arayışı ve dostluk gibi temalar, hem 1914’te hem de 2014’te varlığını sürdürüyor. Kitap, gençlerin yalnızca kendi dönemlerinin sıkıntılarıyla değil, geçmişin izleriyle de şekillendiğini gösteriyor. Adrien ve Hadrien’ın mektupları, bizi geçmişin ve bugünün iç içe geçtiği bir dünyaya götürüyor.
14-14 | Tüm iyi kitapçılarda ve internet sitemizde