Önünüzde yeni bir macera uzanıyor. Bir fırlatma rampası olarak kullanabileceğiniz ilkokul hayatı başlıyor. Bu yazıyı okuyan herkesin bir zamanlar deneyimlediği gibi, okul karmaşık bir yerdir ve  üstesinden gelinmesi gereken problemler hiç eksik olmaz. 

Önemli olan sizin ebeveynlik stiliniz olsa da, her şeyin öyle kolay olmayacağını siz de biliyorsunuz. Dile kolay, çocuğunuz şimdiye kadar alışık olduğundan daha sıkı kurallarla ve tekrarlanan sıradan işlerle tanışacak. Efsanevi yazar Desmond Morris, Çocuk isimli kitabında okul sıkıntısını şöyle anlatıyor: Formal okul eğitimi, ondan oyunbazlığını bastırmasını isteyecek ve onu bu yönde zorlayacak. Oyunun her yerde oynanamayacağını, ancak okul ya da çocuk bahçesi denen yeni ve garip bir yerle sınırlandırıldığını öğrenecek. Artık iş ile oyunun arasındaki kendisine yabancı gelen tatsız ayrımı kabul etmek zorunda kalacak. Halbuki önceden bütün işi oyun oynamaktı ya da bütün oyunlar onun işiydi.

Neyse ki genç kafatasının içinde hayvanlar dünyasının en iyi beyni var ve bu beynin olağanüstü becerilerinde ikisi uyum sağlamak ve esneklik.

Çocuğunuz korunaklı yuvasından okul bilinmezine başladığı ilk yıldan itibaren becerilerini esnetecek. Ayrıca okula karşı tutumu da yerine oturacak. Okul hayatına şevkatli bir öğretmenle başlayabildiyse ne mutlu ona. Öğretmenine karşı duyacağı saygıyı ve edinmesi gereken davranış skalasını şekillendirmesinde, en büyük rolü siz oynayacaksınız, çünkü aile hayatı, düşünme ve öğrenmeye dair en iyi uygulamaları öğrendiği yerin ta kendisi. Bir düşünün: çocuğunuz mutsuz veya endişeli olduğu zaman ne öğrenebilir? Rahatlamış, esnek, olumlu ve emniyetli olduğu zamanları artırarak öğrenmenin tadına varacağı ilk yer de, okul değil, aile.

Çocuğunuz mutlu olmak ve rahatlamak için ne kadar çok zaman harcarsa, öğrenmek için o kadar fırsatı olacak. Çocuğunuz ne sıklıkla gülümsüyor? Araştırmalar, çocukların gülüşüyle zekâsı arasında bağlantı olduğun gösteriyor. Dolayısıyla öğretme stratejilerinizin tümünün çocuğunuzu gülümsetmek için tasarlandığından emin olmanız gerekiyor.

Evet, çocuğunuz yeni bir dünyaya adım atıyor ve burada başkalarının ne yapacağını önceden tahmin edemeyecek. Bu nedenle, çocuğunuz “yeni” olan şeylerle –yemek, müzik, kişiler, yerler- ne kadar erken tanıştı ve kendine güven kazandıysa, okulun fırsatları ve zorluklarıyla o kadar kolay baş edebilecek. Ailenin güvenli ortamında yeni şeyleri denemelerine izin verin; onlara, korkularını yenebilecekleri hemen her şeyi deneyebileceklerini gösterin.

Unutmayın ki, karşılaştığı her meydan okuma çocuğunuzun yetenekleri hakkında bir şeyleri açıklıyor. Onu gözlemleyerek, onun problem çözme, fikir üretme, hatalardan öğrenme, kendi aklını kullanma başarısını ölçtünüz. Fakat bugünden itibaren dış dünya onları farklı yollarla sınayacak. Değerlendirmeler, testler ve sınavlar ilkokulun başından itibaren düşünme ve öğrenme başarısı ölçecek, yaptıkları çalışmalar için onlara notlar verilecek ve yaşıtlarıyla karşılaştırılacaklar. Deneyimli bir öğretmen olan Jonathan Hancock asıl önemli olan şeyi tek cümleyle özetliyor: Girdikleri hiçbir sınavın sonucu, bir resim çizme, nefis bir şiir yazma, bir şarkı uydurma, nefes kesen bir gol atma, güçlü dostlukları sürdürme ve benzeri durumlarla ilgili hiçbir şey ifade etmeyecek. Önemli olan onların doyumlu bir hayat yaşamalarını sağlayacak bireysel potansiyellerine erişmelerini sağlamak değil mi?

Siz siz olun, çocuğunuzu desteklemek, beslemek, heveslendirmek, anlamak, övmek, değer vermek, motive etmek için ne yapabiliyorsanız yapın ve bu büyülü yılların kıymetini bilin. İşinizi okula ve öğretmene bırakmadan önce, siz sağlama alın.