Anne ben doğmadan önce neredeydim?

-Sen benim karnımda minicik bir yumurtaydın yavrum…

Her şeye bodosloma dalan, karşısına çıkan her şeye önyargısız duran ve şaşırtıcı yoğunlukta hayret edip duran çocuğunuz yaşamı hayranlıkla gözlemliyor. Önünde araştıracağı koca bir gezegen duruyor. Kontrol edilemez keşif zevkini ve hayran olma yeteneğini geliştirmek için sizin bilginize, becerinize ve desteğinize ihtiyaç duyuyor.

Çocuğunuz sonsuz merak ve bir şeyler yapma sevinciyle dünyaya ayak bastığından, sizin en önemli göreviniz, bu doğuştan gelen ayrıcalıklı yeteneğe, kaybolmaması için, çok dikkatle koruyacağınız bir hazine gibi bakmak. Bir başka göreviniz de,  büyük bir hızla yeni şeyler öğrenen ve aralıksız yeni uyaranlar arayan yavrunuzun bilgi açlığını ona kesintisiz taze “yiyecek” sağlayarak gidermek. Bu yüzden anne babalar çocuklarının öğrenme hırsına durmadan yeni “besin” bulmak zorundalar; çünkü bugün çok heyecan verici olan bir şey yarın önemini yitirebilir.

Bitmek Bilmez Sorular Düşündüğünüzden Daha Fazla Anlam İçeriyor

Gün geliyor ona deniz fenerlerini anlatıyor, akşamları neden karanlık olduğunu açıklamaya çalışıyor, ağaçların neden kışın yapraklarını döktüğünü okuyorsunuz. Ertesi gün de neden dilencilerin olduğu, elmaların neden çürüdüğü, deniz suyunun niye tuzlu olduğu sorusuyla karşılaşıyorsunuz. Aslında o esnada bir şey daha oluyor; yavrunuz kendisine bir şeyler anlatan, sürekli ilişkide olduğu güvenilir bir kişiyle karşılıklı etkileşime giriyor. Deneyimli anne babalar, büyük anne ve büyük babalar bu etkileşimin farkındadır ve davranışlarını buna göre ayarlarlar. Almanya’nın tanınmış nörobiyologlarından Gerald Hüther bu durumu şöyle açıklıyor: “Bir çocuk yaşadığı, öğrendiği ve denediği her şeyi, bir yetişkinden çok daha fazla duygularıyla bağlar; beyindeki duygu merkezi aktifleşir. İster bir kule inşa etsin, bir resim yapsın, şarkı söylesin, hiç fark etmez; bütün bu eylemlere duygular eşlik eder.”

Emin olun, küçüğünüz “nasıl dünyaya geldiğini” de bu soru yağmuru arasında bir yerlerde soracak. Belki aileye yeni katılacak kardeşini beklerken, belki yolda hamile bir kadın gördüğünde, belki bebeklik resimlerine bakarken aklına bu “zor” soru geliverecek. Tümüyle onun “var olmasıyla” ilgili bir şeyi anlatmanın tadını çıkarmak düşündüğünüz kadar zor değil. Yavrunuza sokulup onu sıcacık kucaklarken yaşamın sonsuz sayıdaki küçük anlarından birinin içinde daha süzüldüğünüzü hissedin yeter. Yavrunuz hayatı, tam da sizin yanınızda karşılıyor. Ne büyük bir lütuf. Kaçamak bir cevap vermeden, ama çok da detaya girmeden, küçüğünüzün bu ciddi sorusuna ciddi bir yanıt vermeniz en doğrusu.

Veli Nereye Gitti, “dünyaya nasıl geldiği” sorusunu birkaç kez önünüze sürmüş yavrunuz için olduğu kadar, şimdilik bu taraklarda bezi olmayan aday adayları için bile eğlenceli bir kitap. Öncelikle kadın ve erkeğin birleşmesini anlatan bir bilim kitabı değil. 300 milyon spermin yumurtaya yolculuğunu ve içlerinden sadece bir tanesinin yumurtayı dölleme sürecini anlatan bir hikâye kitabı. Matematikle arası hiç iyi olmayan Veli’nin, konu yüzmeye gelince kimseye pabuç bırakmaya niyeti olmayan azimli bir yüzücü oluvermesinin iyi resimlenmiş öyküsü.

veli nereye gitti kapak

Peki, dünyaya bir “yarışı kazanarak” gelen spermin öyküsü bir “yarış” öyküsü mü?

Bu noktada, yarış kelimesine dışarıdan eklenen anlamları, beklentileri, zorlamaları, dayatmaları yüklememek gerekiyor. Çocukların birbirini geçtikleri, kısaca başkalarından daha iyi oldukları değil; birlikte yaptıkları, becerilerini, arzu ve heyecanlarını ortaklaştırdıkları, paylaşılan bir etkinlik olarak yarışın çocuk gelişiminde olumlu bir rolü var. Mahalle maçları ve saklambaçlarda da nihayetinde kazananlar vardır fakat biz buna yarış değil,  “oyun” deriz. Olimpiyat oyunlarını “şu rekabetçi zavallılara bak nasıl da yarışıyorlar” diye de izlemeyiz.

Uzun sözün kısası, yarışacak mıyız yoksa elimizden gelenin en iyisini yapmayı mı tercih edeceğiz? Genel geçer kalıplar üzerinden mi kendi değerimizi belirleyeceğiz yoksa yeteneklerimiz ve becerilerimiz üzerinden mi?

Şurası kesin ki, hepimiz matematikte çok başarılı olamayacağız, bazılarımızın da iyi yüzmesi gerekecek. Ve yaşamda bir şeyi “en iyi” şekilde yapmak bir yarışın içinde olduğumuz değil varlığımızın amacını bulduğumuz anlamına gelecek.

veli nereye gitti 1

 

veli nereye gitti 2